Dışarı Çıkın ve Suyunuz Çıkana Kadar Oynayın!

ÇocuklukMisket oynamak, oyuncak arabalarımızı toprakta yaptığımız şehirlerde sürmek, 2-3 saat süren futbol maçları yapmak, bisikletlerimizi alıp çete gibi dolaşmak, kağıttan yaptığımız uçurtmaları (tipi kağıttan uçağa benzerdi) uçurmak, plastik doğrama parçaları ile kayak yapmak, akşam karanlığında kukalı saklambaç ve kayış kızdı (en sinir oyundu) oynamak...

Çocukluğum yukarıdaki oyun ve etkinlikler ile geçmiştir. Her birinin de bir zamanı vardı. Yani her birinin bir mevsimi vardı. Şimdiki çocuklar acaba yukarıda saydıklarımdan kaçını yapabiliyorlar? Benim yapamadığım şeyleri yapabildiklerinin farkındayım ama aralarından kaçı onlarca kişi ile kukalı saklambaç oynamanın keyfine varabilmiştir?

İşin kötü yanı benim seslenmek istediğim kitlenin bu yazıyı okumuyor olması. Bir anlamda koca bir karanlığa sesleniyorum.

Dışarı çıkıp suyunuz çıkana kadar oynayın!

Resmin kaynağı: http://www.english-heritage.org.uk/upload/img/Childhood.jpg

Yorumlar

  1. Ne oyunlar oynardık ya... Körebe, taso, çiviyi toprağa saplamaca, sapanla kuş avlama (oyun sayılırsa) ... Aklıma gelenler bunlar seninkilerden farklı olarak...

    YanıtlaSil
  2. Recep söyleyince bende şimdi hatırladım. Bizde yazları Çivi ve taso oynardık sanırım. Zımba, ortada sıçan, uzun eşşek de cabası.

    YanıtlaSil
  3. Ben taso oynayanlara göre daha eskiyim :) Biz misket (bilye) yada gazoz kapaklarından baş oynardık.Mermer taşla baştaki kapak vurulmaya çalışılırdı.Peehhh o kazanılan kapaklar ne özenle saklanırdı.Tabi saklambaç,körebe veya daha büyüdüğümüzde oynadığımız uzun eşşeği saymıyorum.Zaten daha da büyüdüğümüzde kız peşinde koşmaya başladık oyun falan kalmadı hayatımızda :)

    YanıtlaSil
  4. 88 liyim biz de çok oynadık bilye, gazoz kapağı. Hatta benim 7.5 litreyi dolduran bilyelerim vardı. Nerede acaba şimdi onlar ya :(

    YanıtlaSil
  5. Geçen günlerde kısmen bu konu ile ilgili bir yazı yazmaya niyetlenmiştim. Omo kirlenmek güzeldir son reklamındaki videoyu yazıma eklemek istemiştim.(robot olarak başlayıp, oynadıkça çocuğa dönüşen reklam) Bu reklam beni inanılmaz bir karamsarlığa sürüklemişti ve bir yazı yazmak istemiştim. Fakat reklamın videosunu hiçbiryerde bulamayınca yazmaktan vazgeçtim.
    Malesef günümüzün çocukları bu saydığımız oyunlardan birçoğunun ne olduğunu bile bilmiyor, çocuklarımız bilgisayara ve tv ye mahkum olmuş durumda. Tabi bunu metropol'ler için söyleyebiliriz bence. Küçük yerleşim yerlerin de, anadolu'da çocukların bu oyunların çoğunun tadına baktıklarından eminim. Metropol insanı olmanın bazı getirilerinin yanında malesef böyle önemli dezavantajları da oluyor. Tıpkı yetişkinlerin de iş hayatı, trafik...vs sebeblerden neredeyse hiçbir sosyal yaşamlarının olmaması gibi.

    YanıtlaSil
  6. Yav bu taso olayı bizde yoktu. Bende Anıl arkadaşımın zamanından kalma bir fosilim galiba. Şimdi düşündüm de yakar top oynardık en çok hatta 20 kişi düşünün. Her Pazar mahalle maçımız olurdu. Bilyenin bizde lüks olduğu dönemleri hatırlıyorum. Gazoz kapaklarını toplamak için kahve önlerinde beklerdik. En büyük hayalim akülü araba ve bir BMX’di. Olmadı çok sonraları vitesli çıktı zaten mahallede ilk görünce üzüntümden anneme de belli edemeden gizlice yatağımda ağladığım günleri hatırlıyorum. Ama ben daha yaratıcı şeylerde yapardım. Elbiselerden kukla yapar mahallenin benden bir iki yaş küçüklerini toplayıp kukla tiyatrosu oynatırdım. Birde büyüklerin maçında arabaların altına kaçan topları alma görevi mahallede bendeydi. Bu onur görevi gibi bir şeydi. Çete olayları vazgeçilmezdi zaten ama sadece oyun olarak kalırdı. Her nisan ayı geldiği zaman hemen denize koşardık. Daha altı yedi yaşlarında teknelerin üzerinden, limandan atladığımız günleri hatırlıyorum Antalya’da. Şimdiye dönüp baktığımda kendi çocuklarımda durumun o kadar faklı olduğunu görmek aslında büyük bir üzüntü veriyor. Biliyorum ki bizim yaşadıklarımızın birini yaşayamayacaklar. Yağmurda bile çıkıp koşamıyorlar ıslanacağız diye. Biz donumuza kadar çamurla gelirdik eve.

    YanıtlaSil
  7. Haklısın Volkan.Biz kendi çocuklarımıza hasta olacaklar diye dışarı çıkmalarına ya izin vermiyoruz ya da artık onlar istemiyor bu tip şeyleri.Artık evlerinde Playstation yada Pc var.Oyunlar ellerinin altında.Kendi aralarında bile görüşmüyorlar.Asosyal olarak yetişen, bilgisayar ve consol oyunlarının bağımlıları bir gençlik yetişiyor.
    Bir ağaçtan meyve yemeden çocukluğun yaşanabileceğine inanmıyorum.Üzülüyorum çocuklarımız için.Ama hayat bizim zamanımıza göre çok değişti.Çocuklarımızı sokağa bıraksak başlarına kötü birşey gelme ihtimali bizim zamanımıza göre kat ve kat fazla.Bunlar zamanın getirileri diye düşünüyorum.Çocuklar doğayı sadece yazlıklarda tanıyorlar.(O da imkanları elverenler için)

    YanıtlaSil
  8. @Anıl Bey ağaçtan meyve yemenin tadı gerçekten bir başka. Kaç defa bizi kovalamışlardır, inşallah helal etmişlerdir, ne de olsa çocuktuk, dal felan da kırmazdık.

    YanıtlaSil
  9. Biz ona göz hakkı diyelim en iyisi :)Bazen bahçelerde meyve ağaçlarını görüyorum.Eğer sahipleri ordaysa izin isteyip bir iki tane alırım.İnsanın canı istiyor :) Tadına da doyum olmuyor.
    Bahsi geçince bile insan özlüyor eski günleri.Sorumlulukların olmadığı, insanın tek amacının oyun oynamak olduğu dönemler.

    YanıtlaSil
  10. Bizim de oyunlarımız mevsimlikti, şuan bizim yerimizi bizden küçükler aldı ama böyle de güzel. Yazar arkadaşımızı da bu ve bunun gibi yazıları için tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder