Evet, sen de onlardan birisin!
Az sonra okuyacağınız yazı bendenizin kafasını 3-4 haftadır yoğun bir şekilde kurcalamaktadır. Bu yazıyı okuduktan sonra vicdan hesaplaşmalarına girebilme tehlikenizin olduğunu belirtmek zorundayım.
İçinde bulunduğumuz yüzyılın ismi kimilerine göre bilgisayar çağı kimilerine göre uzay kimilerine (Mehmet Ali Erbil) göre de Mileeenyum çağı. Bir gerçek var ki bilgisayarlar hayatımızın hem değişmez parçaları oldu hem de hayatımızı şekillendirmeye başladı. İşte bana göre de bu yüzyılın çocukları bilgisayar ile tanışır tanışmaz günahkar oldular...
Günahkar kelimesi daha çok bir dine inanan insanlar için geçerlidir, lakin bir dine inanın veya inanmayın; kötülük kötülüktür. Önemli olan yaptığınız kötülük sonucunda vicdan azabı çekip çekmediğinizdir. Yoksa bunun sonucunda diğer dünyada cehenneme gideceğini düşünmek işin ikinci aşamasıdır. Günahkar kelimesini kullanma amacımı da belirttikten sonra neden sorusuna maddeler halinde cevap vermeye çalışayım.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün, tek yapmanız gereken kendinizi tahlil etmek. Burada saydığım hatalardan bazılarını ben de yaptım, yapıyorum ve hatta!
Eminim bu yazıyı okuyanlar arasında bu konuyu daha önce düşünmüş kişiler vardır. Bir sorunu çözebilmek için ilk başta iyi tahlil yapmak gerekir. Tahlil işini iyi yaptığımızı düşünüyorum, hatta özeleştirinin dozunu kaçırıp kendimizi yerden yere de vuruyoruz. Peki hastalığı biliyorsak çözüm ne olmalı?
Yazımın bir çok yerinde de vurgulamaya çalıştığım gibi, bu durumu olağan-normal karşılamak en büyük sorunu oluşturuyor. Samimi bir arkadaşıma bu konuyu açtığımda ilk tepkisi "abi herkes yapıyor..." şeklindeydi. Aslında kendisi de bu durumun yanlış olduğunun farkında. Keza kardeşimle de bu konuyu paylaştığımda o da sorunun farkında olduğunu belirttiği halde "böyle gelmiş böyle gider" tavrı içindeydi. Siz de etrafınızdaki insanlarla bu konuyu tartışın bakalım, eminim bir çoğu benzer şeyler söyleyecektir.
İnsan olarak bir şeyden etkilenmek için ya başımıza gelmeli ya da bahsedilen şeyi canlı canlı yaşamak gerek. Belki indirdiğimiz müzik ve filmlerden dolayı işsiz kalan insanları birebir görebilseydik, belki de onlardan biri babamız olsaydı bu konuya çok daha farklı bakabilirdik. Ya da yazdığımız bir virüs dolayısıyla bunalıma giren ve intihar eden birinin görüntülerini izleseydik...
Her yüzyılın şartları farklı olduğundan dolayı birbirleri ile karşılaştırmak pek de doğru değil. Fakat, teknolojinin ve insan hayatının en çok değiştiği yüzyıl herhalde içinde bulunduğumuz 21. yüzyıldır. Büyük ihtimalle de 100 yıl sonraki insanlar kendi dönemleri için böyle düşüneceklerdir.
Az sonra okuyacağınız yazı bendenizin kafasını 3-4 haftadır yoğun bir şekilde kurcalamaktadır. Bu yazıyı okuduktan sonra vicdan hesaplaşmalarına girebilme tehlikenizin olduğunu belirtmek zorundayım.
İçinde bulunduğumuz yüzyılın ismi kimilerine göre bilgisayar çağı kimilerine göre uzay kimilerine (Mehmet Ali Erbil) göre de Mileeenyum çağı. Bir gerçek var ki bilgisayarlar hayatımızın hem değişmez parçaları oldu hem de hayatımızı şekillendirmeye başladı. İşte bana göre de bu yüzyılın çocukları bilgisayar ile tanışır tanışmaz günahkar oldular...
Günahkar kelimesi daha çok bir dine inanan insanlar için geçerlidir, lakin bir dine inanın veya inanmayın; kötülük kötülüktür. Önemli olan yaptığınız kötülük sonucunda vicdan azabı çekip çekmediğinizdir. Yoksa bunun sonucunda diğer dünyada cehenneme gideceğini düşünmek işin ikinci aşamasıdır. Günahkar kelimesini kullanma amacımı da belirttikten sonra neden sorusuna maddeler halinde cevap vermeye çalışayım.
- Birçoğumuz bilgisayarlarında lisanslı olmayan yazılımı hiç düşünmeden kullanıyor. Üstelik, bu durum öyle olağan bir hal almış ki yine birçoğumuz yanlış bir iş yaptığını bile düşünmüyor. Dinlerdeki en büyük günahlardan biri sayılan kul hakkına giriyor bu yaptığımız. Bu durumun bu kadar olağan olmasındaki en büyük etken de bu işe daha çocuk yaşta başlıyor oluşumuz. O yaşlarda lisanslı olmayan bir yazılımı kullanabilmeyi bir beceri olarak görüyor çoğu çocuk. Eee, o yaşlarda eğilen ağaç da bir daha diklenmiyor (atasözünü ters anlamda kullandığımın farkındayım).
- Bilgisayarlarımızda göz nuru gibi sakladığımız müzik, film ve oyun arşivlerine ne demeli? Acaba ne kadarının karşılığını ödedik? Hiç durmadan müzik ve film indirip, sanki çok normal bir şeymiş gibi davranmak beni korkutuyor. Ne kadar sıradan bir şey olmuş çalmak!
- Kütüphanenize bakın bi'? Kaç kitap orjinal? Şimdi her istediğiniz kitabın yasal olmayan bir kopyasını bulmak çocuk oyuncağı. Üstelik orjinalinden nerdeyse farksız.
- Ya sitelerimiz ne alemde? Bir zamanlar bir yazıyı çalmak için bile bir emek sarfedilirdi; şimdi çek RSS yayınından olsun bitsin.
- Sosyal ağlar diye icat ettiğimiz yerlerde şimdiye kadar kim bilir kaç kişinin başını yaktık, yine kim bilir ne kadar dedikodu yaptık. Hatta iftira ile kimilerini karalamaya çalıştık.
- Bir anda on binlerce insanı mağdur edecek zararlı yazılımları yazdık, ve hatta yine binlerce insanın banka hesabını dakikalar içinde boşalttık.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün, tek yapmanız gereken kendinizi tahlil etmek. Burada saydığım hatalardan bazılarını ben de yaptım, yapıyorum ve hatta!
Eminim bu yazıyı okuyanlar arasında bu konuyu daha önce düşünmüş kişiler vardır. Bir sorunu çözebilmek için ilk başta iyi tahlil yapmak gerekir. Tahlil işini iyi yaptığımızı düşünüyorum, hatta özeleştirinin dozunu kaçırıp kendimizi yerden yere de vuruyoruz. Peki hastalığı biliyorsak çözüm ne olmalı?
Yazımın bir çok yerinde de vurgulamaya çalıştığım gibi, bu durumu olağan-normal karşılamak en büyük sorunu oluşturuyor. Samimi bir arkadaşıma bu konuyu açtığımda ilk tepkisi "abi herkes yapıyor..." şeklindeydi. Aslında kendisi de bu durumun yanlış olduğunun farkında. Keza kardeşimle de bu konuyu paylaştığımda o da sorunun farkında olduğunu belirttiği halde "böyle gelmiş böyle gider" tavrı içindeydi. Siz de etrafınızdaki insanlarla bu konuyu tartışın bakalım, eminim bir çoğu benzer şeyler söyleyecektir.
İnsan olarak bir şeyden etkilenmek için ya başımıza gelmeli ya da bahsedilen şeyi canlı canlı yaşamak gerek. Belki indirdiğimiz müzik ve filmlerden dolayı işsiz kalan insanları birebir görebilseydik, belki de onlardan biri babamız olsaydı bu konuya çok daha farklı bakabilirdik. Ya da yazdığımız bir virüs dolayısıyla bunalıma giren ve intihar eden birinin görüntülerini izleseydik...
Her yüzyılın şartları farklı olduğundan dolayı birbirleri ile karşılaştırmak pek de doğru değil. Fakat, teknolojinin ve insan hayatının en çok değiştiği yüzyıl herhalde içinde bulunduğumuz 21. yüzyıldır. Büyük ihtimalle de 100 yıl sonraki insanlar kendi dönemleri için böyle düşüneceklerdir.
arkadaşının dediğini söyledim yazının ilk maddesini okuduğumda. aslında yazdıkların çok doğru. ve biz lisanssız yazılımı hackleyip kullanmayı bir b.k sanıyoruz gerçekten. bende çok düşündüm bu konuyu dediğin gibi. gerçekten yazdığımız bir virüs yüzünden intihar eden birini görürsek işte o zaman ne yaptığımı anlıyacaz. ama milletimiz alışmış bir kere. "nerde beleş oraya yerleş" lafı vardır bilirsin belki. işte bu lafta çok yanlıştır. o insanların binbir emekle yaptıkları programları , filmleri vb. şeyleri biz hiç para vermeden kullanıyorsak kul hakkıdır seninde dediğin gibi. ve şunu da söyliyim unutmadan: dediğin gibi bende çoğu programı hackleyip kullanıyorum. ve bunun yanlış olduğunu bile bile kullanıyorum.
YanıtlaSilsaygılar..
Böyle gelmiş böyle gider...
YanıtlaSilBu konunun farklı açılarıda var...
YanıtlaSilAraç olarak pardus iyidir ama gereç olarak kullanılmaz. Çünkü sen ona değil onlar ona ayak uydurursa tercih edersin.
Cs (Adobe) serisinin son güncel sürümlerinin fiyatlarını takip eden kaç kişi var aranızda? Her ne kadar ödeme yapmasamda fiyatlarını takip ediyorum. Ne kadar yüksek olduğunu vurgulayarak insanlar ne yapsın diyorum, en azından kendi ülkem için...
Bu yorum MafiaMax' ın yazısının sadece bir boyutu ve daha niceleri var.
10 yıldır bilgisayarım var. Şu anki makine laptop olduğu için üzerinde lisanslı windows var, para verdiğim tek yazılım bu. Başkaca bir yazılıma para verdiğimi hatırlamıyorum. Mümkün olsa idi buna da para vermezdim ama öyle bir seçeneğim yoktu.
YanıtlaSilBu yorumu yazarken makinedeki yazılımlara baktım. Lisanssız kullandığım tek Microsoft Office var. MSN, İrfanview, Notepad++, Firefox, Opera (Opera bir zamanlar free değil idi.) Picasa, AVG antivirüs, Picasa...
Bilgisayar ve internet TV gibi olacak, nasıl ki TV'de seyrettiğimiz programlar için para ödemiyoruz, onlar bize izlettirmek için bin takla atıyorlar. Zaman içinde rayına oturacaktır. Müreffeh olunuz.
Ferruh Mavituna'nın sitesinde buna benzer (daha çok özeleştiri mahiyetinde) bir yazı var. Kendi çözüm yolunu geliştirmiş. Okumanı tavsiye ederim.
YanıtlaSilİki ayrı pc'm var .İkisininde tüm programları lisanslı ve ücreti ödenmiş idi.İdi diyorum çünkü bilgisayarcıma tüm driveları ile birlikte formatlamaya verdiğimde ikisine de kendi drivelarından yüklemek yerine korsan olan aynı yazılımları yükledi.Bilgisayarcı değiştirdim başka bir format zamanı yine aynı şeyi yaşadım.Kendi yapabildiğim programları orjinalleriyle değiştirdim.Ama yapamadıklarım da oldu.Milletçe önümüzde doğrusu ve eğrisi bulunandan eğri olanı seçmeye alışkınız sanırım.
YanıtlaSilAslında birde şöyle birşey var:Bir düşün america'nın masum çocuklara,kadınlara verdiği zararı düşün Sonuçta büyük yazılım şirketlerinin hepsi Amerikalı amerika'da vergi veriyorlar.Tabii tam terside olabilir Türkiye'nin yazılımlarınıda onlar almak istemez se? Ne bileyim işte kendimizi kandırıyoruz :(
YanıtlaSilNe kadar doğru bir yazı.Bende bununla ilgili bir yazı yazmıştım.Çağımız ne bilgi çağı ne de milenyum.Uzay çağı hiç değil.Çağımız hırsızlığın meşru olduğu çağ,çağımız para hırsıyla ne iş yaptığının hiçbir önemi olmadığı bir çağ,Çağımız kültürümüzün elimizden kaydığı çağ,çağımız yanlışları doğru zannettiğimiz ve öyle inandığımız yalan çağ.Yazı için teşekkürler...
YanıtlaSil:S tokat gibi bir yazı olmuş.
YanıtlaSilher gün defalarca yapıyoruz bu saydıklarını. ve çok normalmiş gibi yapıyoruz.
ama yazılım fiyatları ucuzlasa, mp3 cd'ler 10 lira değil de 3-5 lira olsa, ekonomik yönden çok refah olsak...
bunlar yapılır mı hiç?
Yazılımın ya da korsan olan herhangi bir metaryelin pahalı olması, onu çalmanın doğruluğunu ispatlamıyor.
YanıtlaSilAma tabii ki pahalı olduğu da bir gerçek. Böyle gelmiş böyle gider'e ise katılmıyorum. (En azından kendi adıma konuşayım.) Mecbur kalmadıktan sonra ne haklı (lisanslı) nede haksız (kürek, kırak, parçalayak dökek vs) yazılım kullanmıyorum kullanılmasına da müsaade etmiyorum. Ha ben çok mu zenginim? hayır hatta doğru dürüst bir bilgisayarı bile 22 yaşımda aldım. Ama uzun zamandır bilgisayar ile içli dışlıyım.
Demek istediğim insanın kendisinden başlıyor. (Böyle geldiği doğru, ama böyle gitmesi ya da gitmemesi en azından kişinin kendisinden başlıyor) Tabii ki korsan kullanmak için de kullanmamak için de sayısız bahane üretilebilir. Tartışılacak bir yanı kaldığını düşünmüyorum artık icraat zamanı diye düşünüyorum :)
Doğru söylüyorsun. Bu o kadar çok düşündüm ki bilemezsin. Aklımda hep bu soru var? İnan senden fazla düşünmüşümdür. Evet bu bir kul hakkı. Ama günah kime gidiyor? Ben hırsız olsam sana çaldığım şeyleri versem kim daha çok suçlu olur? Yani yazılımı korsan dağıtan site mi daha çok suçlu yoksa alan adam mı? Yanlış anlamayın tüm suçu site sahiplerine atmıyorum. Alan da suçlu. Hatta bunu düşündükten sonra bilgisayarımdaki tüm oyunları da sildim. Son olarak şunu da belirtiyim ki bu yazılımları yapan firmalar özellikle kendileri dağıtıyor. Çünkü yapılan araştırmalarda korsan kullananların orjinal ürünlere kullanmayanlara göre daha çok para verdikleri ortaya çıkmış. Kısaca korsanı kendileri yayıyor ve kendileri durdurmuyorlar. Eee ? Lakin tartışılması gereken bir konu. Tek bir mantıkla çözülemez.
YanıtlaSilHocam o kadar haklı bir konuya değinmişsin ki bu yazdıklarını daha önce çok düşünmüştüm.Düşünsene o kadar emeğin karşılığı
YanıtlaSilİnternet sayfalarında "Crack,serial,keygen vs." bulmak mı?
Hiç sanmıyorum.
Önceden bizlerde yaptık bunları.Nerede
Full Program
görsek hemen indirme linklerini arardık.Bulamazsak "Bu link ölmüş kardeş değiştirir misin" derdik utanmadan.Artık lisanslı program kullanmaya özen gösteriyorum ya da alternatif ücretsiz yazılımları seçiyorum.
İnşallah halkımızda bu konuda bilinçlenir.Çok teşekkür ederim Erhan hocam bu konuya değindiğin için.Biraz geç oldu ama sonunda bu konuda düşüncelerimi paylaştım şükür...
inan okurken utandım kendimden helal olsun süper bir yazı yazmışsın
YanıtlaSilAteistlerin savunduğu bir şey vardır. Kötülük vardır , kötülük varsa Allah niye onu durdurmuyor. Durdurmuyorsa Allahta kötüdür... (haşa..) Ama ben Allah'a inanıyorum. Bir şey söyliyim ben cehenneme gideceğimide inanıyorum... Her ne kadar namaz kılsan da , her ne kadar zekat versende , oruç tutsanda... sonunda gene onları yitircek bir günah işliyorsun...
YanıtlaSil@Zeus Amenos Yitircek demen yanlış bir ifade Hangi dine inanıyorsun bu düşüncen için önemli değil fakat tek tanrılı dinlerde ahiret inancı vardır yani yaptıklarınla mükellefsin yapmadıklarınlada bu yüzden dinlerde tövbe ve ibadet vardır.
YanıtlaSilEğer tövbe ediyorsan günahın azalabilir belkide işlememiş gibisindir fakat ibadetin hiç bir zaman eksilmez sadece derecesine göre sevabı artabilir (örn. Gizli ibadet)...