Evim Depreme Dayanıklı mı?

Kocaeli depremi o güne kadar meydana gelmiş onlarca depremden yalnızca biriydi. Ancak büyük şehirleri vurması ve ardında bıraktığı yıkım o denli büyük oldu ki koca bir sektörü nerdeyse sil baştan yarattı. O güne kadar Jeofizik ve jeoloji mühendislerinden bir haber olan halk deprem dedeyi bağrına basar olmuştu. Meslek örgütleri arasında sıkı bir çekişmeye de sebep olan depremin jeofizik ve inşaat mühendislerini karşı karşıya getirmişti. Bugüne kadar bir çok defa kamuoyu belleğini tazeleyecek deprem meydana gelse de somut çözümlerin zahmetli, pahalı ve en önemlisi uzun zaman gerektirmesi sebebiyle mevcut yapıların güvenliği için doğru düzgün bir yol alamadık. Geçtiğimiz hafta kabul edilen yasa ile birlikte yeni bir dönem de başlamış oldu. Artık depreme dayanıksız yapıların yıkım kararı için mülk sahiplerinin onayı aranmayacak. Devlet riskli görülen tüm yapıları (tabiki tarihi yapılar hariç) kentsel dönüşüm kapsamında yıkabilecek.

Yasanın kabul edilmesi ile karışan gündemde geçen bazı konulara mesleki duyarlılık adına açıklık getirmek istiyorum.

2007 yılında yürürlüğe giren Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik (DBYBHY 07) ile Türkiye'de yeni bir dönemin başladığını söylemek gerekir. Daha önceki yönetmelik depremin hesabını o kadar basite indirgiyordu ki dört işlemi bilen herkes bir binanın depremde karşılaşacağı kuvveti hesaplayabilirdi. Tabiki ileri matematiksel hesaplamaların elle çözümünün imkansız olduğu zamanlarda bir şekilde yaklaşım yapılmaya çalışılmıştı. Günümüzde bilgisayarların desteğiyle binlerce bilinmeyenli denklemleri çözebiliyoruz. Artık, daha önce meydana gelmiş depremleri bilgisayar ortamında simüle ederek bir yapıya etkitip sonuçlarını görebiliyoruz. Analiz kısmındaki büyük yükten kurtulduğumuz için tasarım kısmına daha çok vakit ayırabiliyoruz. Bu cümlemi daha açık hale getirmek istiyorum: Analizler zahmetli olduğu için bir sürü tasarımı ayrı ayrı değerlendirmek oldukça zaman alıcıydı. Şimdi ise bir çok tasarımı karşılaştırabilecek hızda analiz yapılabiliyor. Bu da tasarım çeşitliliğini arttıran önemli bir ilerleme.

Yeni Yapılan Evler 8-9 Büyüklüğündeki Depreme Dayanıklıymış. Doğru mu?


Yönetmelikteki hesap ve tasarım kuralarına uyulduğu takdirde olası bir depremdeki performansı aynen şu şekilde açıklanıyor:

Bu Yönetmeliğe göre yeni yapılacak binaların depreme dayanıklı tasarımının ana ilkesi; hafif şiddetteki depremlerde binalardaki yapısal ve yapısal olmayan sistem elemanlarının herhangi bir hasar görmemesi, orta şiddetteki depremlerde yapısal ve yapısal olmayan elemanlarda oluşabilecek hasarın sınırlı ve onarılabilir düzeyde
kalması, şiddetli depremlerde ise can güvenliğinin sağlanması amacı ile kalıcı yapısal hasar oluşumunun sınırlanmasıdır.

8-9 büyüklüğündeki bir deprem şiddetli deprem sınıfında yer aldığı için evlerinizden kurtulabilecek kadar hasar oluşmasına izin veriliyor. Ama ne yazık ki o evlerin büyük bir çoğunluğuna depremden sonra hiç bir şey olmamış gibi oturamayacağız. Bir çoğunda onarım ve güçlendirme yapmak zorunda kalacağız.

Peki Raylı Evler Varmış?


Kamuoyunda en çok örnek verilen ülke Japonyaır kuşkusuz. Evlerde ray olduğu ve bu yüzden deprem sırasında gidip geldiği söylenir :) Aslında tam anlamıyla demiryolundaki raya benzemese de gerçekten de depremin etkisini oldukça aza indirien sistemler var.

Sismik İzolatör
Sismik izatörler kendi içinde farklı sınıflara ayrılsa da temelleri aynıdır: Depremden gelen yükleri yapıya en düşük seviyede iletmek. Böylece yapının taşıyıcı sistemi gerçekte karşı koyması gereken yükün çok altında bir yükle karşılaşır. Sismik izolatörlerin de kendine has dezavantajları bulunmakta. Bazıları teknik konular olmakla birlikte en önemli dezavantaj pahalı olmasıdır. Normal konutlarda bu tür sistemleri Türkiye'de görmek zor gibi. Önemli yapılarda ise uygulandığını biliyorum.

Bitirirken...


Depremden kaçmak imkansız değil, hali hazırdaki bilgi birkimlerimize dayanarak depremin yaşanmadığı ülkelere gidip yaşayabiliriz. Ancak, bunun gerçekte uygulanabilirliği elbette çok düşük. Kim belki de hiç yaşamayacağı ir depremden korunmak için tüm hayatını değiştirmeye razı olur ki? Öyleyse, bilgi birikimlerimize ve bilime daha çok önem verip, sağlıklı ve dayanıklı yapıları oluşturmaya hedeflenmeliyiz. Emin olun, bugün lüks konutların ince işçiliğine harcanan para o kadar fazla ki... İnsanlara ürün satabilmek için gözle görülen şeylere yatırım yapmak haliyle mantıklı gibi görünüyor. Nihayetinde, insanlara kullanılan betonu, demiri, yapı sistemini anlatmak pek de cezbedici olmuyor.

Şunu gönül rahatlığıyla söylemeliyim ki eskisine göre çok daha nitelikli projeler üretiliyor. Ama unutulmamalı ki bir inşaat kabaca 4 aşamadan oluşuyor:
  • Proje
  • Proje denetimi
  • Uygulama
  • Uygulama denetimi
DepremNitelikli ve doğru bir projenin doğru bir biçimde uygulanması da çok önemli. Yoksa yaptığımız tüm hesaplar, aldığımız tüm önlemler kağıt üzerinde kalır. Burada şantiye mühendislerine büyük görev düşüyor. Artık şehirlerin çoğunda yapı denetim zorunlu. Böylece projenin doğru uygulanması sağlanıyor. Ama bu işte de maddi hesaplar devreye girdiğini ve bazen usulsüz işlerin yaşandığını duyuyoruz.

Bu ülkede deniz kumundan beton dökülüp, içinde doğru düzgün donatısı (demir) olmayan evler yapıldı. Hala bir çoğumuz o evlerde yaşıyoruz. Umarım iyi bir kentsel geri dönüşüm ile bu kanserli durumdan kurtuluruz. Yoksa İstanbul'da yaşanması ihtimal büyük bir depremde binlerce can kaybıyle birlikte, yıllarca içinden çıkılamayacak bir maddi krize de girmekle de karşı karşıyayız.

Yorumlar